Kuşak çatışması mı desem iletişim dili mi desem bilemiyorum ancak bildiğim şu ki dünyamız günden güne farklılaşıyor, farklılaştıkça da yaşça genç olan arkadaşlarımız kendilerini belki biraz daha avantajlı hissediyor olabilir. Y ve Z kuşağı olarak adlandırılan nesil evet geleceğin çocukları, akıllı cihazlar ve internet hayatın vazgeçilmezi olduğundan bu yana bu çocukların iletişim biçimleri de değişti. Mesajlaşmalarla başlayan sanal iletişim giderek yüz yüze konuşmanın, gerçek jest ve mimiklerin yeri aldı.
Son yılların trendi ise duygularımızı ifade ederken kullandığımız emojiler oldu. Gülen, ağlayan, dans eden, hastalanan, uyuyan, seven, kızan ve daha onlarca emoji tüm dünyada ortak bir dil oluşturuyor. Peki, gerçekte gülmekten gözlerimizden yaş geliyor mu ya da mesaj gönderdiğimiz o anda gerçekten kızaracak kadar kızgın mıyız? Emojiler bizi gerçekte olduğumuz gibi ifade ediyor mu dersiniz? Dikkat, sanal dünya kişisel ilişkileri sahteleştiriyor olabilir! Mesajlaşırken yazdığımız hemen her cümlenin ya başına ya sonuna, arasına ve bir şekilde mesajın bir yerine emojileri koymaktan artık kendimizi alamıyoruz. Hatta öyle ki biri emoji kullanmadan mesaj gönderdiği zaman kaygıya kapıldığımız oluyor. Bu anlattıklarım size çok tanıdık geliyor, hatta dinlerken kendinizi görüyorsunuz eminim. Yüzde yüz dijitalin içinde yaşayacağımız bir geleceğe giderken, dijital dünyadan tamamen uzaklaşmanın çok makul olmayacağı kesin. Ama belki biraz ara vermenin, nefes almanın, özgürleşmenin zamanı gelmiştir. Dijital dünyanın ruhumuzda, aklımızda, bedenimizde yarattığı toksinlerden kurtulmak fena fikir olmayabilir. Bu dünya ile aramızdaki mesafeyi yeniden gözden geçirmek, bunu farketmek bize bazı unuttuğumuzu değerleri hatırlamamıza yardımcı olabilir. Mesela röportajımızda olduğu gibi yaşça büyüklere olabildiğince bu yeni dünyayı anlatmak ya da anlatma sabrını gösterebilmek…