Ebeveyn, Çocuk, Kitap – Tülin Kozikoğlu

0
1292

 

Tülin Kozikoğlu

Psikolog, yazar

Ebeveyn, Çocuk, Kitap

Çocuklar evlerde. Pek çok anne baba da bu evde geçirilen sürede çocuklarıyla neler yapabileceklerini bulmaya çalışıyor. Ama aynı zamanda yine ebeveynler çocuklarının kitap okumamasından şikayetçi. 

Çocuklar kitapları nasıl severler, bu süreçte bu alışkanlığı kazandırmak için ebeveynlere neler önerirsiniz ? 

Bizde “kitapsever” yetiştirme konusunda iki yanılgı olduğunu düşünüyorum…  İlki çocuklara ancak okumayı söktükten sonra kitap alınması.  Oysa ki okumayı sökmek oldukça zorlu bir süreç.  Çocuk o güne dek sadece oyun oynuyor.  Onca yıldır “gönlünün götürdüğü yere giden” çocuk, ilkokula başlayınca birden ona “Şimdi şu sandalyede 40 dakika oturacaksın, şu şekillerin her birine birer ses denkleştireceksin ve o sesleri ve şekilleri bir araya getirerek kelimeleri, kelimeleri bir araya getirerek de cümleleri oluşturacaksın” deniyor.  Ve sonra da o zorlu süreci ona yaşatan nesneyi, yani kitabı sevmesi söyleniyor.  Niye sevsin, nasıl sevsin?  Öte yandan, bir de okula başlamadan önce yıllarca annesi-babası tarafından kitap okunmuş bir çocuk düşünün.  Kitap, ebeveyni çocuğun yanında kılar çünkü kitap oyuncaktan farklı olarak okumayı bilmeyen çocuğa ancak bir yetişkin tarafından ulaştırılır. Oyuncağı okumayı sökmemiş bir çocuk tek başına oynar ama kitabı okuyamaz.  Çocuğunuz oyuncakla oynarken siz ister bulaşık yıkayın, ister arkadaşınızla telefonda konuşun.  Fakat çocuğunuza kitap okurken başka hiçbir şeyle ilgilenemezsiniz.  Aklınızla, fikrinizle, tüm benliğinizle orada, çocuğun yanında olmak zorundasınız.  Bu da tabii çocuk için çok kıymetli bir şey.  Ebeveyni tüm konsantrasyonuyla ve mutlu bir şekilde yanında kılmayı başaran bu nesne (yani kitap) elbet çocuğun zihninde çok güçlü bir konuma yerleşir.  Artık o çocuk okula başladığında kitabı çoktan seviyordur.  Ve o çok sevdiği ve zihninde güçlü bir konma yerleşmiş nesneyi fethetmek için, yani okumayı sökmek için can atar.  Özetle çocuklarımızı kitapsever yapmak istiyorsak rol model olmak yetmez.  Söz konusu olan kitapsever olmaksa, üzüm üzüme baka baka kararmaz.  Yani kendimizin kitap okuması yeterli değildir, çocuklarımıza kitap okumamız gerekir.  İkinci yanılgı ise okulöncesinde çocuğuna kitap okuyan ebeveynlerin okumayı söktüğü anda çocuğuna “Tamam artık, sen okuyabiliyorsun.  Haydi, kendin oku” diyerek kitap okuma seanslarına, o keyifli ritüellere son vermeleri.  Bu çocuğun zihninde “okumayı sökmesinin ona ceza olarak geri dönmesi” şeklinde yaşanıyor.  İlkokul 1. Sınıfta çocuğunun okumasının hızlanması için çocuklarına kitap okumayı kesiyor ebeveynler.  Sanki anne-baba kitap okumaya devam ederse çocuk asla hızlı okumayı öğrenemeyecekmiş gibi.  Oysa siz hangi filmi ağır çekimde izlemekten keyif alırsınız?  Çocuk da henüz heceleyerek okuyabildiği için okumaya çalıştığı kitaptan keyif almıyor ve kitaptan soğuyor.  Oysa ebeveynler okumaya devam ederse kitaplarda da ekrandakiler kadar eğlenceli ve macera dolu kurgular olduğunu yaşayarak görebilir çocuklar.  Ben okumayı söktükten sonra da anne-babaların çocuklarına önergenlik yıllarına dek her gün kitap okumaya devam etmelerini öneriyorum.  Tıpkı birlikte dizi film izler gibi, bir roman da her akşam bir bölümü okunarak bitirilebilir.  Merak etmesin kimse, çocukların okuma hızı nasılsa artar.  Bunun için okuma zevkini feda etmeye değmez.

Ebeveynlere kılavuz olması adına sizce iyi bir çocuk kitabı (hem okul öncesi hem de okul dönemi için) nasıl olmalıdır?

Bende yeni bir kitap yazma isteği uyandırıyorsa, ben ona “iyi kitap” diyorum.  Ama sizin sorduğunuz bu değil tabii ki…  Okur açısından soruyorsunuz bu soruyu, değil mi?  Nitelikli olmalıdır elbette.  Yazarıyla, çizeriyle, editörüyle üstünde emek harcanmış kitap kendisini belli eder. Ancak “iyi kitap”, ebeveynin kendi görüşüne uygun olan kitap demek değildir. Bu yanılgıya düşmeyelim lütfen.  Bir yazar birebir sizinle aynı görüşe sahip değilse, o kitap “kötü kitap” değildir. Çocuklarımızı sadece kendi görüşlerimizle büyütmek kadar büyük bir hata olamaz herhalde.  Çocuğun farklı bakış açılarını edinmesi gerekir. Kendi görüşlerimizin dışındaki görüşlere de maruz bırakmalıyız çocuğumuzu ki seçim yapma yeteneği gelişsin, kötülerin arasından iyiyi seçmeyi öğrensin. Yani kısacası siz ona seçmeyi öğretebilirseniz, farklı kitaplar sunabilirseniz o da seçmeyi, değerlendirmeyi ve elemeyi öğrenecektir. Bir kitapta kendi görüşümüze uymayan bir görüşle karşılaştığımıza kitabı “kötü kitap” diye nitelendirip kenara kaldırmak yerine çocuğumuzla bu görüş üstünde konuşabilir, “yazar böyle düşünmüş ama ben böyle düşünmüyorum” diyerek altını çizebiliriz.

Çocuk kitabı yazarlığınızın  yanı sıra aynı zamanda yaratıcı yazı eğitmenliği de yapıyorsunuz. 

Sosyal izolasyon döneminde  herkes ertelediği şeyleri denemeye, bu vakti verimli geçirmeye çalışıyor. Yazı yazmak da bazı insanların hep yapmak istediği ama ötelediği bir eylem. Kitap yazmak isteyenlere ne önerirsiniz? 

Kendi içlerine dönmelerini öneririm.  Yazı yazmak dış gözlem kadar iç gözlem de gerektirir çünkü.  Kendi çimize dönüp, kendi meselelerimizi bulduğumuzda samimi metinler çıkar ortaya.  Yazarın bir kitap için yola çıkarken bir görüşü olması gerektiğine inanıyorum. İstediğiniz kadar eğlenceli metinler yazın; kahramanı hoplatın, zıplatın, uçurun, kaçırın, maceradan maceraya sürükleyin…  Tüm bunları yaparken eğer okura bir görüş sunmuyorsanız, o metin okurda kalmaz, iz bırakmaz.  Okurun ya kalbine ya da zihnine dokunacaksınız.  Mesaj vermek değil ama görüş sunmalı yazar diye düşünüyorum. En sevdiğiniz kitapları düşünün; olay zincirini hatırlamazsınız.  Sacece kitabın sizde bıraktığı duyguyu hatırlarsınız.  İşte o yazar sizin yaz zihninize ya da kalbinize dokunmuş demektir. Çocuklar aynı kitabı defalarca okurlar.  Ben bunu kedinin yarasını iyileştirmesi için defalarca yalamasına benzetiyorum.  Bir çocuk bir kitabı defalarca okutuyorsa bir yarasına dokunmuş demektir.  Kitapların böyle bir sağaltıcı gücü var.

Bir de bolca kitap okumalarını öneririm. Neden mi?  Çünkü yazmanın yolu okumaktan geçiyor.  Ben yazı yazmayı ikinci bir dilde konuşmaya benzetiyorum.  Nasıl başka bir dilde konuşmaya çalışırken söylemek istediklerimizi tam olarak söylemekte zorlanırız, iletmek istediğimiz mesaj süzülerek karşı tarafa geçerse, sözlü olarak aktardığımız bir hikayeyi (veya günlük bir olayı) yazmaya kalktığımızda da söyleyeceklerimiz bir elekten geçmişcesine süzülür. Yazı yazmak da ikinci bir dil gibi öğreniliyor. Bir dili iki kanaldan öğreniyoruz; gramerini öğrenirken bir yandan da pratiğini yapmamız gerekiyor. Dilin gramerini, yani tekniğini, istediğimiz kadar öğrenelim, pratiğini yapmıyorsak, o dili öğrenmiş sayılmazyız.  Yazı da böyle.  Tekniğini öğrenmeliyiz ama pratik yapmadan yazı yazmayı öğrenmemiz imkansız.  İkinci dilin pratiği iki kanaldan yapılır; 1) O dili iyi konuşan birinin ağzından duyarak kulağımız dolar, 2) O dili konuşmaya çalışırız.  Yazı a aynı böyle.  1) O dilde, yani yazı dilinde, ehil kalemlerden çıkmış metinleri bolca okumalıyız.  2) Yazmaya çalışmalıyız.  Sadece fikir üreterek, kurgu yaparak yazar olunmaz.  Fikri kağıda dökme prtaiğini yapmalıyız.  Kilometre işi yani yazı yazmak.

Ve tabii hepsinden öte iyi kitap demek iyi bir hikaye demektir.  Elinizde iyi bir hikayeniz yoksa istediğiniz kadar kelimelere takla attırın, en muhteşem Türkçe’yle, en muhteşem cümleleri kurun ve bir de üstüne en çağdaş, en çarpıcı çizimleri yerleştirin, yine de çocuğun tekrar tekrar dönüp okuyacağı bir kitap ortaya çıkaramazsınız.  İlginç, farklı ve biricik bir hikayeniz olmak zorunda.  O güne dek söylenmemiş bir şeyi söylemelisiniz okura.  Ya da o güne dek söylenmiş bir şeyi o güne dek söylenmemiş bir şekilde, farklı bir bakış açısıyla sunmalısınız.  Çünkü iyi yazı yazmak kelimeleri etkili bir şekilde bir araya getirmezden önce düşünceleri etkili bir şekilde bir araya getirmektir.  İyi hikaye yoksa, iyi kitap da yoktur.  Bir kaç yıl önce Frankfurt Kitap Fuarı’nda Finlandiyalı bir yayıncıyı dinlemiştim.  Kitapların elektronik ortama taşınmasından, çocuk kitaplarında kullanılan applikasyonlardan, kısacası teknolojinin edebiyata entegrasyonundan bahsedilen bir paneldeki konuşmacılardan biriydi.  Diğer konuşmacılar ne muhteşem teknolojik yenilikler ürettiklerinden bahsederken o şöyle demişti:  “E-kitaplarda, hikayeye istediğimiz kadar görsel ve işitsel efektler ekleyelim, kahramanlara istediğimiz kadar taklalar attırıp hoplatıp zıplatalım, objeleri uçuralım, mekanları hareketlendirelim…  Eğer elimizde iyi bir hikaye yoksa, bunların hepsi anlamsız kalır.  Eninde sonunda iş gelir, hikayeye dayanır.  Lazım olan esas unsur iyi bir hikayedir.”   Bence bu Finlandiyalı hanım konuyu canevinden vurdu.  Üstüne söylenecek söz kalmadı.

Yazar olduğunuz için evden çalışma kültürüne alışık olabilirsiniz. Şimdi tüm dünya buna alışmaya çalışıyor. Ama bir yandan da tv-sosyal medya kullanım süreleri oldukça arttı. 

Siz kişisel olarak sosyal İzolasyon döneminde dijitalle olan ilişkinizi nasıl dengeliyorsunuz? Evden çalışmayı verimli hale getirmek için uygulamalarınız var mı?

Dengelemiyorum tabii ki!  Dijital dünya şahikasını yaşarken ve bir yandan da sağlık kaygılarıyla boğuşurken, kendime bir de “dijital süremi azaltayım” gibi bir kaygı eklemeyi anlamsız buluyorum.  Aksine dijital dünya sayesinde okurlarımla ilişkimi sürdürüyorum.  Kitaplarımı okuyorum, ebeveynlere sesleniyorum, dijital söyleşiler yapıyorum…  Küçük çocuğu olan ebeveynler için zor bir sönem sanırım.  Çocukları dijital dünyadan uzak tutmaya çalışırken bir anda yüzde yüz dijital bir dünyanın içinde buluverdik kendimizi. İnanın ne önerilir bilmiyorum bunun için.  Keşke bilseydim.  Bilen var mı?

Bu süreçte yetişkinler ve çocukların keyifle okuyabilmeleri için hangi kitapları önerirsiniz? 

Bir de bazı dijital platformlarda sesli kitaplar ya da kitap dinletileri  de olabiliyor.Sevdiğiniz/dinlediğiniz sesli kitaplar var mı?

Bu günlere çok uygun düştüğünü düşündüğüm için “Pes Etmek Yok!” İsimli kendi kitabımı önereceğimJ

Malesef ben sesli kitapları dinleyemiyorum.  Storytel’den kitap dinleyebilmeyi çok isterdim.  Dinleyenlere de çok özeniyorum ama ben illa ki gözlerimle takip etmeliyim metni.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz